“Hayat: hem yürünülen yoldur, hem taşınan dağ.” Nuri Pakdil ustamız hayatı böyle yorumluyor. Yürümeyenlerde hayat emaresi olabilir mi?!..
“Sivas İstasyonundaydım, Bitlis’ten dönüyordum, ortalık daha tam ağarmamıştı. Çok garip bir ses gibiydi Anadolu.” Nuri Pakdil usta. ”Çok garip bir ses gibiydi Anadolu” İş bu gariplik acep ne manadadır? Eşelemem gerek.
NURİ PAKDİL: ”İnsana ancak içindeki ses – “Ses” gerçekten “ Ses” se eğer – damgasını vurur.” İçimizin sesini kendimiz mi boğuyoruz? Sicimi nerede ördürdük?
“Sükûnetsizliğin maskesi yok” demişsiniz. Pakdil ustam, hangi kuyulardan çıkıyor bu mücevherler. Yapabilecek miyim? Başarabilecek miyim? Maske tezgâhlar da çok ucuz!..
“Bayım siz beni çıldırtmak mı istiyorsunuz?”… çıkan dumanları da toplayıp toplayıp yaktılar. Bu dumanları yakarken de bir duman da çıkmadı mı? Gene de çıktı çıktı çıktı… Kapkara oldu gökyüzleri..” NP. Dumanı hangi ateş yakıyor? Gökyüzünü karartan bizim günahlarımız değil mi? Ahh corona!
“Kol ağızları erimiş gömleklerini ceketlerinin içlerine çekmeye uğraşan onurlu insanların utanışları..” Yazmak bir mucize/ NP… Bayım papyon size çok yakışmış. Resepsiyonda kokteylde misiniz?